“K” Harfi – Atasözü Açıklamaları / 2
Kiminin parası, kiminin duası.
Öyle işler vardır ki, kiminden para, kiminden de dua alınarak yürütülür. Bu
dünyada para kadar dua da önemlidir. Canı gönülden yapılan duanın önemi
büyüktür.
Kimse ayranım (yoğurdum) ekşi demez.
Herkes sattığı malı; kendi işini, tutumunu ve davranışını över. Kendine yönelik
eleştiriler yapılsa da aldırmaz, kusur kabul etmez, o methe devam eder.
Kimseden kimseye hayır yok (gelmez).
İnsan, yapacağı işte başkasının yardımına güvenirse, hayal kırıklığına uğrar. Bu
bakımdan bir işe girerken kendine dayanmalı, kendi gücüne güvenmelidir.
Kimsenin âhı kimsede kalmaz.
Güçlü bir kimsenin dine, yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı
kötü durum, kıyım, acımasızlık, haksızlık ve cefa asla karşılıksız kalmaz.
Zalimler, er veya geç zulme uğrayanların âhını, bedduasını alırlar ve perişan
olurlar.
Koça boynuzu yük değil.
1. Kişiye kendisinin ve yakınlarının işini görmek ağır gelmez.
2. Kişi, kendini savunacak araç-gerecini, güvenlik sistemlerini taşımaktan ve
kullanmaktan geri durmaz, bunlar ona yük değildir.
Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
Hayat şartları insanları bir arada yaşamaya zorunlu kılmıştır. Bir arada yaşama
sosyal hayatı, sosyal hayat da karşılıklı olarak yardımlaşmayı beraberinde
getirmiştir. Dolayısıyla insan her meselesini tek başına halledemez olmuş,
yakınındakine başvurmak zorunda kalmıştır. Bu bakımdan komşular birbirlerine en
küçük şey için bile muhtaçtırlar. Çünkü en önemsiz şeyin yokluğu, büyük bir işin
aksamasına yol açabilir.
Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.
Başka bir kimsenin malı, kişiye olduğundan daha değerli görünür. Çünkü insan
nefsi doymak bilmez, başkasının elindekine imrenir. Hele insanlar birbirlerini
çekemiyorlarsa birinin elindeki mal, diğerini sürekli rahatsız eder.
Kork Allah`tan korkmayandan.
Allah korkusu, öte dünyaya inanan insanları pek çok kötülükten uzak tutar. Çünkü
yaptığı kötülüklerin cezasız kalmayacağını bilir ve kolay kolay kötülük yapamaz.
Ama insan yüreğinden Allah korkusunu söküp attı mı, şeytanla baş başa kaldı
demektir. Artık onun düşünemeyeceği kötülük yoktur, her türlü fenalığı eline
fırsat geçti mi kolaylıkla yapar. Bu bakımdan böylelerinden çekinmek, uzak
durmak, kendini korumak gereklidir.
Korku dağları bekletir.
1. Korku varlığını her yerde duyurur. Yapacağı işe karşı verilecek cezadan
korkan kimse o işi yapmaktan çekinir.
2. Cezadan veya zulümden kaçan dağlara kaçar, gizlenir, zor da olsa orada
yaşamaya çalışır.
Korkulu rüya (düş) görmektense uyanık yatmak yeğdir (hayırlıdır).
Tehlikeli bir işe girişmektense o işin sağlayacağı kazançtan vazgeçmek daha
iyidir. Çünkü sonu pek iyi görülmeyen, her gün ha battım ha batacağım korkusu
veren işten insana pek hayır gelmez.
Korkunun ecele faydası yoktur.
Kişi korkmakla kendisine gelecek bir kötülüğü önleyemez. Bu sebeple korkuyu
sürdürmek yerine gelecek tehlikelere karşı önlem alma yoluna gitmek gereklidir.
Çünkü gelecek olan gelecek, olacak olan olacaktır. Üzüntü, korku ise bunu
önleyemeyecektir.
Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.
İstenilen nitelikteki şey bulunamayınca onun daha düşük nitelikte olanına da
razı olunur. Çünkü bir ihtiyaca, kalitesi düşük de olsa cevap verecektir.
Köpeğe gem vurma kendisini at sanır.
Hiçbir değeri olmadığı hâlde kendisine değer verilen, lâyık olmadığı hâlde bir
makama getirilen kişi, kendisini gerçekten kıymetli sanıp buna da inanmaya
başlar.
Köpek ekmek veren kapıyı tanır.
Şurası unutulmamalıdır ki, köpek bile kendisini besleyen yeri bilir; o yerin
insanına karşı bunu iyi davranışlarıyla belli eder. O hâlde insan bunu görmeli
ve bunun çok ötesinde olmalıdır. Kendisine iyilik eden, yardımcı olan kimselere
karşı gerekli saygıyı göstermeli, nankörlük etmemeli ve kendisine uzanan
şefkatli elleri unutmamalıdır.
Köpek sahibini ısırmaz.
Köpek bile kendisini besleyen, kendisini koruyan sahibine saygılı davranır.
Peki, kişi ne kadar kötü olursa olsun iyilik gördüğü, geçimini sağladığı yere
nasıl kötülük edecektir? O da nankörce davranıp zarar veremez.
Köpeksiz sürüye (köye) kurt dalar (iner).
Koruyucusuz kalan yere veya ülkeye düşman girer, saldırır, ne var ne yok hepsini
talan eder. Eğer elinizdeki yeri ya da ülkeyi iyi koruyup gözetirseniz, düşman
sizden uzak durur ve kötü sonlarla karşılaşmazsınız.
Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler.
Kişi işini gördürünceye kadar yardım beklediği kimseye dil döker, onu över, ne
kadar kötü de olsa onu göklere çıkarır. Ancak işini gördürdükten sonra bu tavrı
birdenbire değişir. Karşısındaki kimse, sanki o övdüğü kimse değildir. Kuşkusuz
bu tavır iki yüzlü kimselerin tavrıdır ki namuslu insanlar bundan uzaktırlar.
Körler memleketinde şaşılar padişah olur.
Bilgisiz, anlayışsız, beceriksiz insanların bulunduğu bir yerde, çok az bilgi,
anlayış ve becerisi bulunan kişiler başa geçip yönetimi ele alırlar.
Körle yatan şaşı kalkar (İtle yatan bitle kalkar).
Değersiz, kötü, ahlâksız kişilerle ilişki kurup arkadaşlık yapanlar ister
istemez onlardan etkilenir ve kötü huylar kaparlar. Çünkü insanı en çok
etkileyen yakınında bulunduğu insanlardır.
Kötü komşu insanı (adamı) hacet sahibi eder.
İnsanlar en çok birbirlerine yakın olan insanlarla yardımlaşırlar. İnsanın
yardımlaşacağı insanlardan biri de komşusudur. Eğer komşu kötü huylu biri ise,
kendisinden emanet olarak istenen bir şeyi vermez. Emanet isteyen de geri
çevrildiği için ihtiyaç duyduğu şeyi satın almak zorunda kalır. Böylelikle o
kötü komşu, insanı bir alet-eşya sahibi yapmış olur.
Kötülük her kişinin kârı, iyilik er kişinin kârı.
Bk. "İyiliğe iyilik her kişinin kârı..."
Kötü söyleme eşine, ağu katar-aşına.
Yakın ilişkide bulunduğun kimselere (aile fertleri, komşu, arkadaş, mesai
arkadaşları vs.) iyi davran, onları incitip kırma. Eğer böyle yaparsan onlar da
senin hakkında hiç iyi düşünmezler, sana daha büyük kötülük yapma yoluna
giderler.
Kul azmayınca Hak yazmaz.
Kişinin başına gelen felâketler hep onun azgınlığı, sapkınlığı yüzündendir.
Çünkü Yüce Allah hiçbir kuluna zulüm yapmaz. Doğru yolda giden toplumlar
selâmete ermişler, sapanlar ise felâketlerle karşı karşıya kalmışlardır.
Kul hatasız (kusursuz) olmaz.
Bk. "Hatasız kul olmaz."
Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez.
Sıkıntıda olan, dara düşen ve kendisine inanan insanları Yüce Allah darda
koymaz. Onlara en sıkışık anlarında yardım eder, yeter ki o kullar kötü yola
sapmadan sabrederek yollarına devam etsinler.
Kendi işini kendisi gören, başkasına bırakıp yaptırmayan kişinin içi rahattır; çünkü işin bütün yükü ve sorumluluğu ona aittir. Dolayısıyla hiç kaygılanıp üzülmez de, keyfine bakar.
Kurt dumanlı havayı sever.
Kötü niyetli kimseler ortalıktaki karışıklıklardan yararlanma yoluna giderler. Çünkü o anda dikkatler dağılmıştır, kimin ne yaptığı belli değildir. Dolayısıyla kendilerine engel olacak kimselerin bulunmadığı bu ortamı sever ve bu ortamın oluşmasını istekle beklerler.
Kurt kocayınca köpeklere maskara olur.
Güçlü, kuvvetli bir kurt ile köpekler kolay kolay başa çıkamazlar, ondan çekinip korkarlar. Bunun gibi her bakımdan güçlü, kuvvetli iken herkesi korkutan, tedirgin eden, yıldıran kişi, bu gücünü-kuvvetini kaybettikten sonra onun bunun, aşağılık kimselerin eğlencesi ve oyuncağı hâline gelir.
Kurt tüyünü (köyünü) değiştirir, huyunu değiştirmez.
Kötü, zalim kimseler kılık-kıyafetlerini, oturdukları ev ve yerlerini değiştirseler de huylarını değiştirmezler; onların bu kötü yapıları devam edip gider.
Kuru lâf karın doyurmaz.
Anlamsız, yersiz, boş sözlerle bir iş yapılamaz. Bir işten olumlu sonuç alınmak isteniyorsa, o konuda eylemde bulunmak, yararı dokunan davranışlar göstermek gereklidir.
Kurunun yanında yaş da yanar.
Bir düzeni kurmak, huzuru sağlamak için girişilen bir eylem sırasında suç işlemiş kötülerin yanı sıra, suçsuzların da cezalandırıldığı ve zarara uğratıldığı görülür.
Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.
Eksiksiz, noksansız kişi olmaz, hiç kimse mükemmel değildir. Bu sebeple kusursuz dost aramak boşunadır. Arayan da dostsuz kalır. Dost bulmak istiyorsak, insanları kusurları ile kabullenip sevmeliyiz.
Kuzguna yavrusu güzel (anka) görünür.
Bak. "Karga yavrusuna bakmış..."
Küçük suda büyük balık olmaz.
1. Yetenekli, büyük kişiler küçük çevrelerde yetişse bile barınıp kalamaz. Bu kişiler kendilerini besleyecek, barındıracak ve olgunlaştıracak daha büyük çevrelere, kültür ortamlarına ihtiyaç duyarlar. 2. Küçük kazançlar, küçük ortamlarda; büyük kazançlar da büyük ortamlarda elde edilir. Sınırlı, küçük bir ortamda yapılan işten bol kazanç sağlanamaz.
Kürkçünün kürkü olmaz, börkçünün börkü.
Başkalarının ihtiyaçlarını karşılayan bir meslek dalında çalışıp çabalayan kişi, kendi ihtiyaçlarını ha bugün, ha yarın diyerek ihmal eder ve savsaklar.